Çoğu başarılı kişinin arkasında karanlık bir sır olduğunu biliyor muydunuz?
Başarılarının bir sahtekarlık eseri olduğunu ve başarılarının bir şans eseri elde ettiklerini düşünmeleri desem, ne düşünürsünüz?
Eğer sizde fazlasıyla emek verdiğiniz bir çalışma sonucu başarı elde ettiğinizde kendinizden şüphe duyuyorsanız, başarınızı geçiştiriyorsanız, başarınızı “şans” ile açıklıyorsanız, içten içe insanları kandırdığınızı ve bunun anlaşılacağından korkuyorsanız “Imposter Sendromu” yaşıyor olmanız çok yüksek ihtimal demektir.

Imposter sendromu en iyi utanç duygusuyla açıklanıyor. Kendinize bir göz atın. Son zamanlarda insanlar size yaptığınız bir şeyle ilgili olumlu geri bildirim verdiğinde hiç utandığınızı hatırlıyor musunuz? Utandıktan sonra “Kim olsa yapardı. Abartılacak bir şey yok. Ne yaptım ki” gibi cümleler sarf ettiğinizi? Konuyu hemen kapamaya çalıştığınızı ve içten içe rahatsız hissettiğinizi?
Cevaplarınız evetse korkmayın çünkü yalnız değilsiniz!
Yapılan ilk araştırmalara göre Imposter sendromunu yaşayanların oranı cinsiyet fark etmeksizin %70-84 gibi yüksek bir rakam! Hatta Albert Einstein’ın bu sendromdan muzdarip olduğu ve çalışmaları övüldüğü zaman kendisini sahtekar gibi hissettiğini yakın çevresine söylediği biliniyor.
Psikolog Valerie Young, Imposter sendromunu 5 farklı tip üzerinden açıklıyor.
1) Mükemmelliyetçi: Mükemmelliyetçi bir kişi hem kendisine zor hedefler seçen hem de hedeflerinde başarılı olsalar dahi bunun yeterli olmadığını hisseden kişilerdir. Hata yapmaya tahammülleri yoktur. Bir iş eğer %100 iyi değilse, o iş iyi değildir!

2) Süper Kadın / Süper Adam: Imposter sendromuna sahip kişiler bu durumu telafi etmek için daha fazla çalışırlar. Örneğin, tüm ofisin çıkmasına rağmen siz çıkamıyorsanız, hobilerinize hiç zaman kalmamışsa, boş günlerinizde kendinizi suçlu hissediyorsanız bu kategoriye giriyor olabilirsiniz.
Bu noktada Süper Kadın kısmına biraz daha değinmek isterim. Özellikle de sosyal medya da Süper Kadın imajı ne kadar arttı hiç fark ettiniz mi? Hepsi her işe yetişen kadınlar. Evleri tertemiz, işlerinde çok başarılı, çok iyi anne, çok iyi eş, kendini ihmal etmeyen kadınlar... Fakat sosyal medyanın maskesi kalktığı zaman çoğunun kendini başarılı hissetmediklerini biliyor muydunuz? Çoğu kendini başkalarını kandırdığını hissediyor. Bu anlamda toplumun yarattığı baskının Imposter sendromuna sebep olduğu düşünülüyor. Toplum ve Imposter sendromu hakkında aşağıda daha detaylı bilgi bulabilirsiniz!

3) Dahi: Bu kişiler doğuştan zeki olmak gerektiğine inanan kişilerdir. Kendi yeterliliklerini bir görevi yapma hızlarına ve bu görevin hissettirdiği zorluk derecesine göre değerlendirirler. Eğer, bir görevi bitirmek için uzun zamana ihtiyaç duyarlarsa bundan utanç duyarlar.
4) Solist: Bir işi kendi başlarına başarmak isteyen, kimsenin yardımına ihtiyaç duymayan, kişisel ihtiyaçlarını ön plana koymayan kişilerdir. Yardım almaya ihtiyaç duydukları zaman o işi kendileri başarmış gibi hissetmezler. Sahtekar olduklarını ve başkalarını o işi kendileri başarmış gibi kandırdıklarını hissederler.
5) Uzman: Bu kişiler başarılarını neyi ne kadar bildiklerine göre ölçer. Hiçbir zaman yeterince bilemeyeceklerine inandıkları için de deneyimsiz veya bilgisiz olduklarının açığa çıkmasından korkar. Bu kişiler, sürekli açığını kapamaya çalışır (örn. Sürekli eğitim ve sertifikalar alır), kendinden şüphe duyar (örn. İş başvurusunda istenen şartlara uysa da bundan şüphe duyar), işinde yeterince iyi olmadığına inanır ve övgü aldığında aşırı rahatsız olur.
Aile ve Imposter Sendromu
Imposter sendromu geliştiren kişilerin aile geçmişine bakıldığı zaman, başarı temasına çok fazla önem veren ailelerde yetişmiş olma olasılıklarının daha yüksek olduğu görülüyor. Ayrıca ailesinden daha az destek ve daha fazla çatışmayla büyümüş çocuklarda riskin daha fazla olduğu da bulunan veriler arasında.
Yapılan araştırmalar, eğer çocuğunuz zor bir görevle karşılaşıp pes ederse, ona aşırı reaksiyon vermemek gerektiğini söylüyor. Bununla birlikte ebeveynlerin böyle bir durumla karşılaştıklarında, çocuklarına yeteneklerinin gelişebileceğinin de altının çizmesinin önemini vurguluyor. Böylece, çocuğunuz zor bir görevle tekrardan karşılaştığında pes etmek yerine tekrar denemek isteyecektir. Bu durumda hataya olan tahammülünü geliştireceklerinden, başarı ve kendilik algıları daha sağlıklı olacağı öngörülüyor.
Toplum ve Imposter Sendromu
Imposter sendromu bireysel bir kavram gibi gözükse de aslında toplumsal bir kavramdır. Bu bireylerin kendilik algıları; sosyal bağlamları, toplumun kendileri ile ilgili ne hissettikleri ile oldukça bağlantılıdır.
Tam bu noktada ülkemizde sıklıkla rastladığım ve Imposter sendromuna sebep olduğunu düşündüğüm bir gözlemden bahsetmek isterim. İngilizce konuşmak!
Bir örnek üzerinden gitmek isterim. Bir kişi uluslararası bir ödül elde etmiş ve İngilizce konuşma yapması gerekiyor. Konuşma yapacağı sırada kendi ülkesinden insanların da izleyeceğini bildiği ve yargılanmaktan korktuğu için oldukça geriliyor. Bu kişi belli bir süre yurtdışında yaşamış ve ileri seviye İngilizcesi olmasına rağmen konuşması esnasında ara ara kekeliyor ve bazı cümleleri istediği gibi tamamlayamıyor. Tüm foyası ortaya çıkmış, maskesi düşmüş gibi hissediyor! Akabinde sadece İngilizce konusunda değil, kazandığı ödülü de hak etmediğini inanmaya başlıyor.
İşte toplumun sebep olduğu Imposter sendromuna bir örnek!
Ne kadar ilginç değil mi? Fakat hayatın tam da içinden, terapide sıkça rastladığım bir örnek! İngilizce konuştuğu zaman nasıl konuştuğu, hangi aksanla konuştuğu, dil bilgisi hatası yapıp yapmadığı o kişinin ne anlattığından ya da kazandığı ödülden çok daha fazla önem teşkil ediyor. Güzel ve akıcı İngilizce konuşmak bir başarı kıstası olarak algılanıyor. Muhtemelen İngilizce konuşurken hata yaptığımızda dalga geçildiği ya da yargılandığımız için de başkalarının nasıl konuştuğu ne anlattığından daha önemli hale geldiğini düşünüyorum. Bu anlamda başarı elde etmiş bir kişiye karşı toplumsal bir kısır döngü içerisindeyiz. İngilizce konuşmaksa bunun sadece bir örneği.
Imposter Sendromuyla Nasıl Başa Çıkabilirsiniz?
Başarıyı içselleştirememek, kendinden daimi şüphe duymak, sahtekar gibi hissetmek depresyon ve anksiyete semptomlarını arttırıcı faktörlerden. Dolayısıyla da hem fiziki hem de ruhsal olarak büyük bir yük. Bunun farkına varmak bu sendromun üzerine gitmenin ilk adımı. Kısacası, ilk basamak farkındalık kazanmak!
Bir sonraki basamak ise; yalnız olmadığınızı bilmek ve bunu kendinize hatırlatmaktan geçiyor. İlk 1978 yılında bu kavram ortaya çıksa bile hem öncesi hem de sonrasında popülasyonun büyük bir kısmının bu sendromla baş etmeye çalıştığı aşikar. Yalnız değilsiniz!
Üçüncü ama en önemli basamaklardan biri ise; sosyal destek! Etrafınızda güvendiğiniz, kendinizi açabileceğinizi düşündüğünüz bir aile üyesi, partneriniz, dostunuz veya arkadaşınız varsa bu konuyu onlarla konuşabilirsiniz. Muhtemelen etrafınızda böyle tanıdıklarınız da olacağı için hem yalnız hissetmeyecek hem de yükünüzü paylaşmış olacaksınız.
Bazen sosyal destek yetersiz kalabiliyor. Bu noktada, profesyonel destek opsiyonunu değerlendirebilirsiniz. Imposter sendromu başlı başına psikopatolojik bir yönü olmasa da depresyon ve anksiyete ile doğrudan bir bağlantısı olduğundan destek alınması gereken bir konu. Ayrıca mükemmeliyetçilik ve süper kadın/adam olma gibi olumlu gözüküp kişi üzerinde yıkıcı olan olguların çalışılması zaman ve emek ister. Profesyonel destek ile yükünüzü paylaşabilirsiniz.

Son olarak ise; size ne iyi gelir? Bazı insanlar yazarak, bazıları müzik dinleyerek, meditasyon yaparak, yeni bir yeri keşfederek ya da yürüyüş yaparak rahatlıyor. Peki ya size iyi gelenler neler? Kendilik algınızı arttırarak ve size iyi hissettirenlere izin vermeye başlayarak hem öz-şefkat yolcuğunuzu başlatabilir hem de Imposter sendromunuzu rahatlatabilirsiniz!
Son Not: Imposter sendromunuzu yani sahtekar hissetmeyi normalize etmekten başlayın! Kendinize kuş bakışı bakmayı deneyin. İçinde bulunduğunuz durumu ve neden böyle düşünüp, hissettiğinize bakın. Akabinde sahtekarlığınızı sahiplenin. Yanlış duymadınız! Gördüğüm kadarıyla Imposter sendromuna sahip olan kişilerin kendileriyle olan iletişimi fazlasıyla acımasız ve cezalandırıcı. Kendinizle “Neden böyle hissettiğime şaşmamalı, böyle hissetmem çok normal. Her şeye yetkinliğimin olması çok mümkün değil” gibi bir iç diyalog gerçekleştirerek başlayabilirsiniz.
Alara Candan Yağcı
#impostersendromu #imposter #sahtekarsendromu #mükemmelliyetçilik #süperkadın #süperadam #dahi #uzman #solist #valerieyoung #utanç #şans #başarı #yüzyüzeterapi #istanbul #onlineterapi #depresyon #anksiyete #sosyalmedya #süperkadınimajı #toplumsalbaskı #alaracandanyagci #iz
Comments