Bazen küçük bir belirti, zihnimizde dev bir senaryoya dönüşebilir. Hafif bir baş ağrısı tüm günümüzü meşgul eder, anlık bir çarpıntı bizi içten içe korkutur. Belki de sorun, bedenimizde değil; onu yorumlama şeklimizdedir.

Sağlık kaygısı yaşayan biri için beden, sessiz bir tehdit gibidir. En ufak bir ağrı, bilinmeyen bir hastalığın habercisi olabilir. Kalbin atış hızındaki değişim, yaklaşan bir felaketin işareti gibi hissedilir. O an ne kadar mantıklı düşünmeye çalışsa da, zihin çoktan en kötü ihtimalleri sıralamaya başlamıştır.
Belki bir kez doktora gitmek yetmez. Test sonuçları temiz çıksa da içi rahat etmez. “Ya bir şey gözden kaçtıysa?” düşüncesi tekrar tekrar zihnine sızar. Olası bir teşhisi kaçırmamak için vücudunu tarar, belirtileri takip eder, internette araştırmalar yapar. Ancak öğrendiği her yeni bilgi, kaygısını biraz daha derinleştirir. Bir yandan rahatlamak ister, bir yandan da zihni hep tetikte kalır.

Sosyal ortamlarda bile dikkati hep bedenindedir. Bir sohbetin ortasında, göğsünde hafif bir sıkışma hissettiğinde, konuşulanları duymayı bırakır. Acaba kalbiyle ilgili bir sorun mu var? Kendi içine çekilir, senaryolar üretir, o anın keyfini yaşamak yerine zihni sürekli olasılıklarla boğuşur.
Uykuları bile bölünebilir. Gece, göğsüne yayılan hafif bir baskı ile uyanır. Karanlık odada, derin bir nefes alıp kendini sakinleştirmeye çalışır. Ancak düşünceler hız kesmez. Acaba bir hastalığın ilk belirtileri mi? Hastaneye gitmeli mi? Ertesi gün bir doktora görünme kararı alır ama içindeki korku, o an geçmez.
Sağlık kaygısı yaşayan biri, sadece bir hastalık ihtimaliyle değil, sürekli bir belirsizlik duygusuyla yaşar. Zihin, bir türlü “tamam, iyiyim” diyemez. Ve en büyük paradoks burada başlar: Daha fazla kontrol etmeye çalıştıkça, kaygı daha da büyür.
Sağlık Kaygısı Yaşayanlar Ne Yapmalı?
Sağlık kaygısını yönetmek, yalnızca bedensel belirtilerle değil, bu belirtilere verdiğimiz anlamlarla da çalışmayı gerektirir. Bu kişiler için en büyük tuzak, rahatlama arayışıyla yaptıkları kontrol davranışlarıdır: sürekli doktora gitmek, internette semptom araştırmak, vücudunu taramak, yakınlarından güvence istemek…
Ancak paradoks şu ki, bu kısa süreli rahatlama, kaygıyı daha da besler.
Başa Çıkma Stratejileri
✔ Bedenin doğal tepkilerini kabullenin: Her belirti bir hastalık değildir. Yorgunluk, stres veya basit bir sindirim problemi bile farklı fiziksel hislere yol açabilir.
✔ Düşüncelerinizi sorgulayın: Kaygının yükseldiği anlarda “Bu düşüncemin kanıtı var mı? Alternatif açıklamalar neler olabilir?” diye kendinize sorun.
✔ Belirsizlikle yaşamayı öğrenin: Kesinlik aramak, sağlık kaygısını artırır. Her ihtimali bilmek mümkün değil, bu yüzden “Bilmem gerekmiyor.” düşüncesini kabul etmeye çalışın.
✔ Kontrolü bırakın: Sürekli doktor kontrolü veya test yaptırmak yerine, belirli bir süre bekleyerek kaygınızın doğal olarak nasıl dalgalandığını gözlemleyin.
✔ Zihinsel dikkatini değiştirmeyi öğrenin: Kaygı yükseldiğinde dikkatinizi bedenden alıp çevrenize yönlendirin. Fiziksel olarak aktif olmak, doğada yürümek, yaratıcı aktivitelerle meşgul olmak zihni rahatlatabilir.
Çevresi Bu Kişilere Nasıl Davranmalı?
Sağlık kaygısı yaşayan biri, çoğu zaman çevresinden güvence bekler: “Bende bir şey yok, değil mi?”, “Bu belirti normal mi?”, “Sen de böyle hissediyor musun?” İlk bakışta bu sorulara sakinleştirici yanıtlar vermek mantıklı gelebilir. Ancak her güvence, kaygıyı besleyen bir döngüyü devam ettirir.

Ne Yapılmalı?
✔ Sürekli güvence vermek yerine, kaygıyı yönetmesine yardımcı olun: “Bu düşünce seni ne kadar süredir meşgul ediyor? Daha önce de böyle hissettiğinde ne olmuştu?” gibi sorular sorarak farkındalığını artırmasına yardımcı olun.
✔ “Abartıyorsun” demekten kaçının: Sağlık kaygısı yaşayan biri için korkular son derece gerçektir. Onu küçümsemek yerine, bu kaygının nasıl işlediğini anlamaya çalışın.
✔ Bedenine aşırı odaklanmasını teşvik etmeyin: Eğer kaygılı biri sürekli belirtilerini anlatıyorsa, konuyu değiştirerek dikkatini başka yere çekmesine yardımcı olun.
✔ Onun yerine sorumluluk almayın: Örneğin, sürekli doktor randevusu ayarlamanızı istiyorsa veya internette onun yerine semptom araştırmanızı bekliyorsa, bu davranışı desteklemeyin.
Terapi Neden Elzem?
Sağlık kaygısı, yalnızca bir korku değil, zamanla bireyin hayatını kısıtlayan bir döngüye dönüşebilir. İşte bu yüzden, profesyonel destek almak hayati önem taşır.

Terapi, sağlık kaygısını nasıl dönüştürür?
🔹 Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), sağlık kaygısının temelinde yatan düşünce hatalarını fark etmeye ve bunları daha gerçekçi düşüncelerle değiştirmeye yardımcı olur.
🔹 Maruz Bırakma Terapisi, kişiyi güvence arama veya semptom kontrol etme gibi davranışlardan uzaklaştırarak, kaygıyı doğal akışında azaltmayı öğretir.
🔹 Duygusal düzenleme çalışmaları, bireyin stresle ve belirsizlikle başa çıkma becerilerini geliştirir.
🔹 Travma geçmişiyle bağlantılı kaygılarda, geçmiş deneyimlerin bugünkü korkulara nasıl dönüştüğünü anlamak iyileştirici olabilir.
Sonuç olarak: Sağlık kaygısı, yalnızca bedensel değil, zihinsel bir süreçtir. Ve tıpkı bedensel hastalıklar gibi, doğru destek ve yönlendirme ile yönetilebilir.
Kaygının sizi yönetmesine izin vermek yerine, siz onun nasıl işlediğini öğrenin.
#SağlıkKaygısı #saglikkaygisi #anksiyete #saglikanksiyetesi #HastalıkKaygısı #Psikoloji #BilinçliFarkındalık #KaygıYönetimi #ZihinselSağlık #StresleBaşaÇıkma #BilişselDavranışçıTerapi #BDT #SağlıkPsikolojisi #MentalSağlık #PsikolojikDestek #BelirsizlikleBaşaÇıkma #Farkındalık #Mindfulness #Psikoterapi #DüşünceTuzağı #ZihinBedenBağlantısı #RuhSağlığı #OnlineTerapi #PsikolojikDanışmanlık #KendineİyiBak #KaygıyıYönet #DuygusalSağlık
Comments